21. YÜZYILDA BELEDİYE BAŞKANI OLMAK - Mehmet Gürbüz Elbistan Belediye Başkanı

21. YÜZYILDA BELEDİYE BAŞKANI OLMAK

21. YÜZYILDA BELEDİYE BAŞKANI OLMAK

Kentinin çıkarlarından ve gelişiminden çok partisinin ve partilisinin menfaatlerini kollamaya çalışan, kenti yönetmekten çok ülkeyi yönetme derdine düşen, siyaset yapmaktan hizmete fırsat bulamayan, kendisini siyasetin çarkına kaptıran, kent çıkarlarından çok kendi çıkarlarını gözeten bir anlayış hiçbir dönemde hoş görülmemişti.


Ancak 21. Yüzyılın kent yönetiminde sadece bunları yapmamak iyi bir belediye başkanı olduğunuz anlamına gelmiyor.

Bugünden bakıldığında iyi bir belediye başkanı iddiasında olabilmek için bulunduğunuz şehrin marka değerini arttırmak, içinde bulunulan çağın gereksinimlerini analiz edip kent insanına hitap etmek, aynı zamanda da kent ekonomisini kalkındırmak gerekiyor. 


Bugün bizlerin oturduğu koltuk, halkın bizlere emanet ettiği makam, şehirleri birer CEO gibi yönetmeyi gerektiriyor.


Çünkü bildiğimiz gibi CEO; hedefi gerçekleştirmek için strateji oluşturup uygulayan, şirketin bugününü yönetirken yarınını da planlayan kişidir. 


2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 70’ten fazlasının şehirlerde yaşayacağı konuşuluyor. Zaten halihazırda nüfusumuzun çoğunluğu artık şehirlerde yaşıyor. Bu da elbette kent ekonomilerini dolaylı ve doğrudan etkiliyor.


Bununla birlikte dünya ekonomisi de yeniden şekilleniyor. Bu da ülkemize, bölgemize son zamanlarda sıklıkla bahsettiğimiz gibi çok önemli fırsatlar oluşturuyor.

Böyle bir zamanda yatırımcıya güven vermek, şehre yatırımcı çekmek biz belediye başkanlarının en önemli görevleri arasında olmak zorunda.

Çünkü artık biliyoruz ki kalkınma yerelden geçiyor.


Yerel yönetimlerimizi güçlendirdiğimiz kadar şehrimize ve insanlığa katkı sağlarız.

Belediye başkanları olarak 21. yüzyılı iyi algılamalı, dünyaya, ülkemize ve şehrimize ait fotoğrafı çok iyi okumalıyız. Her şeyi merkezden beklemeyen, yerel kaynakları harekete geçirerek sorunları çözen bir yaklaşım göstermeliyiz.


Yani esasında Belediye Başkanının bir memur gibi değil, şehrin kaynaklarını en verimli şekilde kullanan ve şehrin vizyonunu genişleten CEO gibi çalışması sorun olarak gördüğümüz çoğu şeyi sorun olmaktan çıkarıyor.


Şehir nüfusunun kontrol altında gelişmesi, büyüyen kent ekonomisinin ülkenin genel ekonomisine etkisindeki artış, şehir istihdamının arttırılması, yeni kaynakların bulunması, şehre yatırımcının çekilmesi, tasarruf gibi başlıklarda gelişim sağlamak,  yani toplamda şehri göç veren bir il olmaktan çıkartmak belediye başkanının bir CEO gibi davranması gerektiğini gösteren çok önemli görevler. Bir memur gibi sadece rutin belediyecilik yaparak ne yerele etki edilebilir, ne de genele. 


Şehri yönetmeye talip olduğumuz andan itibaren ekonomiden, şehirciliğe, taşımadan, altyapıya, tarımdan, sanayiye ve daha birçok ilgili alana kadar her şeyi yönetebilecek ve bugünü yönetip, yarını planlayacak bir misyon yüklenmiş oluyoruz.


Bunu sağlamak için ekonomik gelişim kadar toplumsal dönüşüme de ihtiyaç duymaktayız. Bir şehir, içerisinde kültür, ahlak, güven olmadan gelişemez. 

Şehir mutlu değilse, kent insanı huzurlu değilse ve toplumsal açıdan bir bozukluk varsa o şehire istediğiniz yatırımı yapın, o şehir gelişemez. 

Bu bağlamda kent dokusunun korunmaması, kentin siyasete kurban edilmesi, esnaf ve yerel halk ile kenti yönetenler arasındaki algısal uçurumun artması şehrin gelişmesinin önündeki en büyük görünmez engellerden. 


Kendi değerlerini koruyabilen, şehrini siyasete kurban etmeyen, hayırlı olsun ziyaretlerinden ziyade kent insanıyla bir araya gelerek kent büyüklerinden şehrin sorunlarını dinleyen, zorda olan esnafa destek olan, şehrin birbirinden kopmuş unsurlarını bir araya getirerek birleştiren olmak o kenti gelişmeye zorlayan bir ruh haline büründürür.

Böylelikle kent, gelişmekte zorlanan ve göç veren bir kent olmaktan çıkar, büyüyen gelişen ve paydaşlarına farklı fırsatlar sunan bir kent olur. 


Her şeyin değiştiği ve dönüştüğü bir çağda şehir söz konusu olduğunda A’dan Z’ye her şeyi barındıran belediye başkanlığı gibi bir sorumluluğun tanımının da değişmesi gerekiyor.